7 Nisan 2017 Cuma

Bu Seçimde Oyumu Kılıçdaroğlu’na Vermeyeceğim!



 
16 Nisan’da oyumu Kılıçdaroğlu’na vermeyi düşünüyordum, fakat Erdoğan’ın mitinglerinde, pardon toplu açılışlarında yaptığı konuşmalar, gösterdiği videolar sonrasında vaz geçtim. Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olmaması için oyum: Kesinlikle HAYIR.

Erdoğan, Anayasa Referandumu mitinglerinde, pardon, nerden uydurdum?! Tövbe tövbe... Toplu Açılış törenlerinde konuşmaya Kılıçdaroğlu ile başlayıp, Kılıçdaroğlu ile bitiriyordu, şimdi level atladı, Savaş Ay’ın yıllar önce –Kılıçdaroğlu SSK Genel Müdürü iken- yayınlanmış bir TV programında mitinge, yine pardon toplu açılışa gelen vatandaşlara izletiyor. Sonra başlıyor Kılıçdaroğlu’na saydırmaya…

Önceleri anlam verememiştim, sonrasında birilerinin Sayın Cumhurbaşkanı’nı bu oy verme işinin; Cumhurbaşkanlığı seçimi, rakibinin de Kılıçdaroğlu olduğunu söyleyip, kandırdıklarını düşünmeye başlamıştım ki aman Allahım, ter bastı bütün vücudumu, baştan aşağı ter içinde kaldım. Yahu, bre Demirkanlı, Erdoğan daha 3 gün önce muhtarlarla yaptığı toplu açılış töreninde… Değil be, Saraydaki toplu yemek öncesi konuşmada, sesini davudileştirerek “Neee kandıraaaan oldum ne de kandırılannn oldum” dememiş miydi? Demişti.

Utançtan gözümü kapattığımda, yıldızlar çaktı, gökyüzü aydınlandı, TV kanalları art arda yayına geçti, hepsi defalarca yayınlamışlardı, hepsi birden gözümün önüne geldi:

“Beni kandırmışlar Allahım da milletim de affetsin!”

Oysa, FETÖ, Rus uçağını düşürürken de kandırmıştı…

Oysa, FETÖ, Ordu’ya kumpas kurarken de kandırmıştı… “Ben bu davanın savcısıyım.” dedirtmişti.

Oysa, ABD, sen artık BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) Eşbaşkanısın, dediğinde de kandırmıştı, hem de çift başlılığı savundurtarak… Ayıp olmasın diye diğerlerini saymayayım…

Onun için tekrar başa döndüm, birileri Sayın Cumhurbaşkanı’nı sanırım yine kandırmış, sanki Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi bir propaganda yürütüyor, Kılıçdaroğlu’yla başlayıp; FETÖ, Almanya, DAEŞ, Hollanda, Belçika sıralayıp dönüyor PKK’ye…

Anayasa değişikliği ile ilgili maddelere ait tek bir açıklaması olmadığı gibi, kendisi için hazırlandığını kabul ettiğini gösteren açıklamalar da yapıyor. Örneğin, taslakta Cumhurbaşkanı yardımcılarının sayısı en azından üst limit belirtilmemişken, rahatlıkla 2 bilemediniz 3 olur, deyiveriyor. Seçime gerek yok, zaten Hazret seçilmiş gibi açıklama yapıyor.

Oysa, ben Cumhurbaşkanı olursam, 768 yardımcı atayacağım ve bunların ilki yani birinci yardımcım eşim olacak.

Böyle saçmalık olur mu,  diyenlere iki yanıtım var.
1.      Bu taslakta beni engelleyecek bir madde var mı?
Yok ama hiçbir Cumhurbaşkanı böyle bir saçmalık yapmaz, diyenlere…
2.      Daha 3 hafta önce tek millet, iki devlet dediğimiz Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev eşini Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atamadı mı? Atadı, ben neden atamayayım?

Tarzan Zorda!
Bu bir deyimdir, böylesi durumlarda kullanılır. İyi de neden bu açıklamayı yapma gereği duydum? Korkuyorum demek ki… Bir savcı ya da en başsavcı yanlış anlayıp, soruşturma açtırıp, sonra da kaçma şüphesi, delilleri karartma şüphesi gerekçesi ile tutuklar diye korkmuşumdur. Korkarım...

Korkmuşum çünkü, Cumhuriyet Gazetesi’nden arkadaşlarım, abilerim FETÖ’cü diye yargılanıyorlar… Erdoğan, henüz diplomasını göremediğimiz Üniversite’den mezun olmadan önce Hikmet Abi (Çetinkaya) Fetullah’ı çarşaf çarşaf yazıyordu, şimdi FETÖ’cü diye sanık, bir diğer sanık da Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’nin de abonesi olan yıllar önce sürgünde taksi şoförlüğü yaptığı dönemde Frankfurt’ta tanıştığımız Aydın Engin, bak sen, o da FETÖ'cüymüş..

Ahmet Şık, FETÖ’yü yazdı, kitap yayımlanmadan tutuklandı. Erdoğan: “Bazı kitaplar bombadan daha tehlikelidir” dedi. Oysa, kitabı okusa: “Beni kandırmışlar, Allahım da milletim de affetsin!” demeyecekti.

İstanbul’daki komşum Bülent (Utku), son zamanlarında Şişli’deki esnaf lokantasında öğle yemeklerinde karşılaştığımız yılların dostu Turhan (Günay), sevgili ve sevimli Hakan (Kara), Önder (Çelik)… Avukatım Akın (Atalay), Cumhuriyet günlerimde selamlaştığımız ama hiç sohbet şansımızın olmadığı Mustafa Kemal Güngör ve tanışamadığım ama hep tanıdığım: Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Güray Öz, Musa Kart eğer FETÖ’cü, PKK’li, DEAŞ’lı diye tutukluysa, beni de tutuklarlar diye gerçekten korkuyorum.

Korkuyorsam, bugünden adı konmamış bir rejim altında yaşıyoruz demektir. Yarın adı konduğunda, tutuklanma riski de taşıyan bu korkumu da arayacağım demektir.

“Tarzan Zorda” başlığının altında söylemek istediğim çok kısa… Erdoğan çok korkuyor, çok korktuğu için çok konuşuyor, sürekli kendini yalanlıyor ve en önemlisi seçmeni belleksiz, beyinsiz, sadece biat eder sanıyor…

Yanılıyor Taranta babu, çok yanılıyor…

“YAŞAMAK...
Ne acayip iştir ki
       bu ne mene gidiştir ki TARANTA-BABU,
bugün bu
     "bu inanılmayacak kadar güzel"
bu anlatılamayacak kadar sevinçli şey:
böyle zor
bu kadar
        dar
böyle kanlı
        bu denli kepaze...”  Nâzım Hikmet

2 yorum: