16 Nisan’da oyumu Kılıçdaroğlu’na vermeyi düşünüyordum, fakat Erdoğan’ın mitinglerinde, pardon toplu açılışlarında yaptığı konuşmalar, gösterdiği videolar sonrasında vaz geçtim. Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olmaması için oyum: Kesinlikle HAYIR.
Erdoğan,
Anayasa Referandumu mitinglerinde, pardon, nerden uydurdum?! Tövbe tövbe...
Toplu Açılış törenlerinde konuşmaya Kılıçdaroğlu ile başlayıp, Kılıçdaroğlu ile
bitiriyordu, şimdi level atladı, Savaş Ay’ın yıllar önce –Kılıçdaroğlu SSK
Genel Müdürü iken- yayınlanmış bir TV programında mitinge, yine pardon toplu
açılışa gelen vatandaşlara izletiyor. Sonra başlıyor Kılıçdaroğlu’na saydırmaya…
Önceleri
anlam verememiştim, sonrasında birilerinin Sayın Cumhurbaşkanı’nı bu oy verme
işinin; Cumhurbaşkanlığı seçimi, rakibinin de Kılıçdaroğlu olduğunu söyleyip,
kandırdıklarını düşünmeye başlamıştım ki aman Allahım, ter bastı bütün
vücudumu, baştan aşağı ter içinde kaldım. Yahu, bre Demirkanlı, Erdoğan daha 3
gün önce muhtarlarla yaptığı toplu açılış töreninde… Değil be, Saraydaki toplu
yemek öncesi konuşmada, sesini davudileştirerek “Neee kandıraaaan oldum ne de
kandırılannn oldum” dememiş miydi? Demişti.
Utançtan
gözümü kapattığımda, yıldızlar çaktı, gökyüzü aydınlandı, TV kanalları art arda
yayına geçti, hepsi defalarca yayınlamışlardı, hepsi birden gözümün önüne
geldi:
“Beni
kandırmışlar Allahım da milletim de affetsin!”
Oysa,
FETÖ, Rus uçağını düşürürken de kandırmıştı…
Oysa,
FETÖ, Ordu’ya kumpas kurarken de kandırmıştı… “Ben bu davanın savcısıyım.” dedirtmişti.
Oysa,
ABD, sen artık BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) Eşbaşkanısın, dediğinde de
kandırmıştı, hem de çift başlılığı savundurtarak… Ayıp olmasın diye diğerlerini
saymayayım…
Onun
için tekrar başa döndüm, birileri Sayın Cumhurbaşkanı’nı sanırım yine
kandırmış, sanki Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi bir propaganda yürütüyor,
Kılıçdaroğlu’yla başlayıp; FETÖ, Almanya, DAEŞ, Hollanda, Belçika sıralayıp
dönüyor PKK’ye…
Anayasa
değişikliği ile ilgili maddelere ait tek bir açıklaması olmadığı gibi, kendisi
için hazırlandığını kabul ettiğini gösteren açıklamalar da yapıyor. Örneğin,
taslakta Cumhurbaşkanı yardımcılarının sayısı en azından üst limit
belirtilmemişken, rahatlıkla 2 bilemediniz 3 olur, deyiveriyor. Seçime gerek
yok, zaten Hazret seçilmiş gibi açıklama yapıyor.
Oysa,
ben Cumhurbaşkanı olursam, 768 yardımcı atayacağım ve bunların ilki yani
birinci yardımcım eşim olacak.
Böyle
saçmalık olur mu, diyenlere iki yanıtım
var.
1. Bu
taslakta beni engelleyecek bir madde var mı?
Yok
ama hiçbir Cumhurbaşkanı böyle bir saçmalık yapmaz, diyenlere…
2. Daha
3 hafta önce tek millet, iki devlet dediğimiz Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev eşini
Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atamadı mı? Atadı, ben neden atamayayım?
Bu
bir deyimdir, böylesi durumlarda kullanılır. İyi de neden bu açıklamayı yapma
gereği duydum? Korkuyorum demek ki… Bir savcı ya da en başsavcı yanlış anlayıp,
soruşturma açtırıp, sonra da kaçma şüphesi, delilleri karartma şüphesi
gerekçesi ile tutuklar diye korkmuşumdur. Korkarım...
Korkmuşum
çünkü, Cumhuriyet Gazetesi’nden arkadaşlarım, abilerim FETÖ’cü diye
yargılanıyorlar… Erdoğan, henüz diplomasını göremediğimiz Üniversite’den mezun
olmadan önce Hikmet Abi (Çetinkaya) Fetullah’ı çarşaf çarşaf yazıyordu, şimdi
FETÖ’cü diye sanık, bir diğer sanık da Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’nin de abonesi
olan yıllar önce sürgünde taksi şoförlüğü yaptığı dönemde Frankfurt’ta
tanıştığımız Aydın Engin, bak sen, o da FETÖ'cüymüş..
Ahmet
Şık, FETÖ’yü yazdı, kitap yayımlanmadan tutuklandı. Erdoğan: “Bazı kitaplar bombadan daha
tehlikelidir” dedi. Oysa, kitabı okusa: “Beni kandırmışlar, Allahım da
milletim de affetsin!” demeyecekti.
İstanbul’daki
komşum Bülent (Utku), son zamanlarında Şişli’deki esnaf lokantasında öğle
yemeklerinde karşılaştığımız yılların dostu Turhan (Günay), sevgili ve sevimli
Hakan (Kara), Önder (Çelik)… Avukatım Akın (Atalay), Cumhuriyet günlerimde
selamlaştığımız ama hiç sohbet şansımızın olmadığı Mustafa Kemal Güngör ve tanışamadığım
ama hep tanıdığım: Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Güray Öz, Musa Kart eğer FETÖ’cü,
PKK’li, DEAŞ’lı diye tutukluysa, beni de tutuklarlar diye gerçekten korkuyorum.
Korkuyorsam,
bugünden adı konmamış bir rejim altında yaşıyoruz demektir. Yarın adı
konduğunda, tutuklanma riski de taşıyan bu korkumu da arayacağım demektir.
“Tarzan
Zorda” başlığının altında söylemek istediğim çok kısa… Erdoğan çok korkuyor,
çok korktuğu için çok konuşuyor, sürekli kendini yalanlıyor ve en önemlisi
seçmeni belleksiz, beyinsiz, sadece biat eder sanıyor…
Yanılıyor
Taranta babu, çok yanılıyor…
“YAŞAMAK...
Ne
acayip iştir ki
bu ne mene gidiştir ki TARANTA-BABU,
bugün
bu
"bu inanılmayacak kadar güzel"
bu
anlatılamayacak kadar sevinçli şey:
böyle
zor
bu
kadar
dar
böyle
kanlı
bu denli kepaze...” Nâzım Hikmet
Alkışliyorum.
YanıtlaSilAklına ve ellerine sağlık Demirkanlı Arkadaş.
YanıtlaSil