20 Haziran 2018 Çarşamba

Ankara’da Otobüs Durağında Titremek…


Aslında yazının başlığı “Win, Vıııın, Win” olacaktı, son anda değiştirdim, ancak yazının konusu yine “kazananlar ve kaybedenler…”

Halk otobüslerinde akıllı kart kullanılmayan belki de tek il Ankara’dır, belki dememin nedeni böyle bir araştırma yapmadığımdan ama şunu biliyorum; Tarsus’ta (bırakın başkent olmayı il bile değil, bir ilçe) halk otobüslerinde akıllı kartlar kullanılmakta. Ankara, bu teknolojiye ulaşamamış, oysa Devlet’in merkezinde, herkesin gözü önünde yaşananlara yani kazananlara ve kaybedenlere bir göz atalım.

Ankara Belediyesi’nin kullanımda olan akıllı kart (Ankarakart) özel halk otobüslerinde kullanılamamakta çünkü uzun yıllardır İ. Melih Gökçek’in yaptığı uyum çalışması sona ermedi/erdirilmedi… İstanbul’da otobüslerde görev yapan biletçileri hayal meyal hatırlıyorum ama Ankara bu nostaljiye (!) sahip çıkıyor, çıkıyor ama “kazananlar” ve “kaybedenler” de bu uygulamada karşımıza çıkıyor.

Kişi Başına Ayrıca Kazanılan ya da Kaybedilen 1.5 TL’ler
Ankara’da otobüs bilet ücretleri: Tam; 2.50 TL, aktarma 1.00 TL, öğrenci: 1.75 TL, aktarma 0.25 TL.

Ankara’nın öğrenci ve memur kenti olduğunu aklımızın bir kenarında tutalım ama bu yazıda sadece öğrenci bilet ücretleri esas alınmıştır.

Ankaralılar bilir, istemediğiniz takdirde hiçbir özel halk otobüsü biletçisi bilet vermez, parayı verir, geçersiniz… duyarlı olanlar ısrarla bilet ister ve alır. Bilet kesilmediği için Belediye’nin alacağı vergi uçmuştur, Devlet’in alacağı vergi de… tamamına yakını vergilendirilmeyen kazançla ilk “vin”in (kazananın) özel halk otobüsleri olduğunu söylersek, sanırım haksızlık etmiş olmayız. Ancak, bu kadarla da kalmıyor, siz metrodan ya da belediyeye ait bir otobüsten inip özel halk otobüsüne binerseniz, indirimli aktarma hakkınızı kullanamaz yine tıpış tıpış 1.75 TL’yi (öğrenciler için) ödemek zorunda kalırsınız. İndirim yapması gereken özel halk otobüsleri kişi başına (öğrenci için) 1.50 TL, hem de çoğu vergilendirilmemiş haksız kazanç elde etmişlerdir.

Yazının başlığı burada karşımıza çıkıyor: “Ankara’da Otobüs Durağında Titremek…”
Bir öğrenci okuluna ulaşmak için sadece 2 toplu taşıma kullanıyorsa ve bunlardan biri halk otobüsü ise ve sadece okula gidip geliyorsa, hafta sonları burnunu bile kapıdan dışarı çıkartmıyorsa; okula gidişteki kaybı 1.5 TL, eve ya da kaldığı yurda dönerken de 1.5 TL, toplam 3 TL, bunu okula gidilen 22 gün olarak düşünürsek, 66 TL. Hafta sonları da çay içmeye ya da arkadaşından not almaya giden öğrenci için bu kayıp miktarı 90 TL’ye ulaşmakta. Bu hesaplamada okula ulaşımda tek aktarma olduğunu varsayıyoruz, birden çoksa bu tutar da yukarı doğru hareket edecektir. Bir öğrenci için bunun ne kadar önemli olduğunu öğrenciler bilir, veliler de tabii, tabii bilmesi gerekenlerden biri de bu ülkeyi yönetenler olmalı… Şu denebilir, halk otobüsüne binmeyip, belediye otobüsünü beklesinler, doğru, bekliyorlar da…  Soğukta, yağmur ya da kar altında bekliyorlar, elleri, ayakları donmuş gençler, indirim hakkını kaybetmemek için durağa gelen 5 otobüsten biri (A. Ayrancı-Subayevleri otobüsünü -bekleyip saydığım için- örnek olarak verebilirim.) belediye otobüsü olan hatta 4 özel halk otobüsünün geçmesini, bütün yetkililerin gözleri önünde ama görünmeden, titreyerek, hasta olma pahasına bekliyorlar. Memur emeklileri de, asgari ücretliler de soğukta titreyerek bekliyor, çünkü halk otobüsüne binerlerse aktarma yapma hakkından yararlanamadıkları için ödeyeceği fazladan 60 TL. yılbaşında aldıkları zammın çoğunu götürecek.

Uçan, uçurulan halkın parasının yanında belediyenin ve devletin kaybını da –rakamlar kendilerinde olduğu için- ilgililer hesaplasın, örneğin devlet bütçesini denkleştiremeyen Maliye Bakanı Ağbal, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Şimşek hesaplasın, gözlerinin önündeki “su kaçağını” tespit etsinler ya da…

İkinci “Vin” (Kazanan)…
Bir önceki Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek, neredeyse ömrünün tamamı belediyecilikle geçmiş bir siyasi. Yönettiği belediyenin maddi kaybını göremeyecek kadar deneyimsiz olduğunu söyleyemeyiz, sanırım özel halk otobüslerinin belediyenin uygulaması sonucu, belediyenin gözetiminde, halkın sırtından nasıl haksız kazanç elde ettiklerini “bilmiyordum, kandırılmışım” demesine gönül rahatlığıyla inanmamızı da beklemiyordur… Sayıştay, yapmış olduğu denetimlerde bu konuyu araştırmış mıdır bilmiyorum, kendisine teslim edilen kasaya girmesi gereken paraların, gözlerinin önünden uçup gitmesini, “farkında değildik” diye mi açıklayacak ekonomi kurmayları? Acaba, Ankara’nın yeni Başkanı, sakıncalarını fark ettiği ve durdurduğu birçok proje ile birlikte bu büyük “su kaçağı”nı da fark edip düzeltilmesi için emir vermiş midir kurmaylarına? Geçmişi soruşturacak mıdır? Bilemiyorum…

Sanırım bu konu savcıları ilgilendirmeyecektir, hiçbiri el atma gereği duymayacak, bu yazıyı ihbar kabul etmeyecektir ama ben merak ediyorum her gün, her ay, her yıl ve yıllardır halkın cebinden uçup da; belediyenin, devletin kasasına girmesi gerekip de girmeyen ve bunun karşılığında insanların soğukta titrediği uygulamanın karşısında, yani kazananların ikinci ayağında kimse yok mu?

Art niyetli olmayalım, yılların toplamında kaybedilen trilyonların “ihmalen de olsa sorumlusu yok mudur?” demek istiyorum. Fırat’ta kaybolan koyunun hesabını vermemiz gerekir diyen Cumhurbaşkanı, Ankara’nın ortasında titreyen, geleceğimiz olan öğrencilerimizden, emeklilerimizden sorumlu değil midir? Bunun hesabı verilmeyecek mi? Hesabı sorulmayacak mı?

Asıl soru: Göz göre göre cebindeki parayı kaybeden halkımızın hiç sesi çıkmaz mı? Ensene vurulduğunda susup bir kenara mı çekileceksin, senin sırtından, birileri (en azından özel halk otobüsleri ve belki de buna göz yuman birileri) paranın cebinden uçmasını Ankara Belediyesi’nin katkısı ya da ihmali ile sağlıyor…

Bakalım, “Or’da kimse var mı?”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder