Aslında yazının başlığı “Win,
Vıııın, Win” olacaktı, son anda değiştirdim, ancak yazının konusu yine “kazananlar
ve kaybedenler…”
Halk otobüslerinde akıllı
kart kullanılmayan belki de tek il Ankara’dır, belki dememin nedeni böyle bir
araştırma yapmadığımdan ama şunu biliyorum; Tarsus’ta (bırakın başkent olmayı
il bile değil, bir ilçe) halk otobüslerinde akıllı kartlar kullanılmakta.
Ankara, bu teknolojiye ulaşamamış, oysa Devlet’in merkezinde, herkesin gözü
önünde yaşananlara yani kazananlara ve kaybedenlere bir göz atalım.
Ankara Belediyesi’nin
kullanımda olan akıllı kart (Ankarakart) özel halk otobüslerinde kullanılamamakta
çünkü uzun yıllardır İ. Melih Gökçek’in yaptığı uyum çalışması sona ermedi/erdirilmedi…
İstanbul’da otobüslerde görev yapan biletçileri hayal meyal hatırlıyorum ama
Ankara bu nostaljiye (!) sahip çıkıyor, çıkıyor ama “kazananlar” ve “kaybedenler”
de bu uygulamada karşımıza çıkıyor.
Kişi Başına Ayrıca
Kazanılan ya da Kaybedilen 1.5 TL’ler
Ankara’da otobüs bilet
ücretleri: Tam; 2.50 TL, aktarma 1.00 TL, öğrenci: 1.75 TL, aktarma 0.25 TL.
Ankara’nın öğrenci ve memur
kenti olduğunu aklımızın bir kenarında tutalım ama bu yazıda sadece öğrenci
bilet ücretleri esas alınmıştır.
Ankaralılar bilir, istemediğiniz
takdirde hiçbir özel halk otobüsü biletçisi bilet vermez, parayı verir,
geçersiniz… duyarlı olanlar ısrarla bilet ister ve alır. Bilet kesilmediği için
Belediye’nin alacağı vergi uçmuştur, Devlet’in alacağı vergi de… tamamına
yakını vergilendirilmeyen kazançla ilk “vin”in (kazananın) özel halk otobüsleri
olduğunu söylersek, sanırım haksızlık etmiş olmayız. Ancak, bu kadarla da
kalmıyor, siz metrodan ya da belediyeye ait bir otobüsten inip özel halk
otobüsüne binerseniz, indirimli aktarma hakkınızı kullanamaz yine tıpış tıpış
1.75 TL’yi (öğrenciler için) ödemek zorunda kalırsınız. İndirim yapması gereken
özel halk otobüsleri kişi başına (öğrenci için) 1.50 TL, hem de çoğu vergilendirilmemiş
haksız kazanç elde etmişlerdir.
Yazının başlığı
burada karşımıza çıkıyor: “Ankara’da Otobüs Durağında Titremek…”
Bir öğrenci okuluna ulaşmak
için sadece 2 toplu taşıma kullanıyorsa ve bunlardan biri halk otobüsü ise ve
sadece okula gidip geliyorsa, hafta sonları burnunu bile kapıdan dışarı
çıkartmıyorsa; okula gidişteki kaybı 1.5 TL, eve ya da kaldığı yurda dönerken
de 1.5 TL, toplam 3 TL, bunu okula gidilen 22 gün olarak düşünürsek, 66 TL. Hafta
sonları da çay içmeye ya da arkadaşından not almaya giden öğrenci için bu kayıp
miktarı 90 TL’ye ulaşmakta. Bu hesaplamada okula ulaşımda tek aktarma olduğunu
varsayıyoruz, birden çoksa bu tutar da yukarı doğru hareket edecektir. Bir
öğrenci için bunun ne kadar önemli olduğunu öğrenciler bilir, veliler de tabii,
tabii bilmesi gerekenlerden biri de bu ülkeyi yönetenler olmalı… Şu denebilir,
halk otobüsüne binmeyip, belediye otobüsünü beklesinler, doğru, bekliyorlar da…
Soğukta, yağmur ya da kar altında
bekliyorlar, elleri, ayakları donmuş gençler, indirim hakkını kaybetmemek için durağa
gelen 5 otobüsten biri (A. Ayrancı-Subayevleri otobüsünü -bekleyip saydığım
için- örnek olarak verebilirim.) belediye otobüsü olan hatta 4 özel halk
otobüsünün geçmesini, bütün yetkililerin gözleri önünde ama görünmeden, titreyerek,
hasta olma pahasına bekliyorlar. Memur emeklileri de, asgari ücretliler de
soğukta titreyerek bekliyor, çünkü halk otobüsüne binerlerse aktarma yapma
hakkından yararlanamadıkları için ödeyeceği fazladan 60 TL. yılbaşında aldıkları
zammın çoğunu götürecek.
Uçan, uçurulan halkın
parasının yanında belediyenin ve devletin kaybını da –rakamlar kendilerinde
olduğu için- ilgililer hesaplasın, örneğin devlet bütçesini denkleştiremeyen
Maliye Bakanı Ağbal, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Şimşek hesaplasın, gözlerinin
önündeki “su kaçağını” tespit etsinler ya da…
İkinci “Vin”
(Kazanan)…
Bir önceki Belediye Başkanı
İ. Melih Gökçek, neredeyse ömrünün tamamı belediyecilikle geçmiş bir siyasi. Yönettiği
belediyenin maddi kaybını göremeyecek kadar deneyimsiz olduğunu söyleyemeyiz,
sanırım özel halk otobüslerinin belediyenin uygulaması sonucu, belediyenin
gözetiminde, halkın sırtından nasıl haksız kazanç elde ettiklerini “bilmiyordum,
kandırılmışım” demesine gönül rahatlığıyla inanmamızı da beklemiyordur…
Sayıştay, yapmış olduğu denetimlerde bu konuyu araştırmış mıdır bilmiyorum,
kendisine teslim edilen kasaya girmesi gereken paraların, gözlerinin önünden
uçup gitmesini, “farkında değildik” diye mi açıklayacak ekonomi kurmayları?
Acaba, Ankara’nın yeni Başkanı, sakıncalarını fark ettiği ve durdurduğu birçok
proje ile birlikte bu büyük “su kaçağı”nı da fark edip
düzeltilmesi için emir vermiş midir kurmaylarına? Geçmişi soruşturacak mıdır?
Bilemiyorum…
Sanırım bu konu savcıları
ilgilendirmeyecektir, hiçbiri el atma gereği duymayacak, bu yazıyı ihbar kabul
etmeyecektir ama ben merak ediyorum her gün, her ay, her yıl ve yıllardır
halkın cebinden uçup da; belediyenin, devletin kasasına girmesi gerekip de
girmeyen ve bunun karşılığında insanların soğukta titrediği uygulamanın
karşısında, yani kazananların ikinci ayağında kimse yok mu?
Art niyetli olmayalım,
yılların toplamında kaybedilen trilyonların “ihmalen de olsa sorumlusu yok
mudur?” demek istiyorum.
Fırat’ta kaybolan koyunun hesabını vermemiz gerekir diyen Cumhurbaşkanı,
Ankara’nın ortasında titreyen, geleceğimiz olan öğrencilerimizden,
emeklilerimizden sorumlu değil midir? Bunun hesabı verilmeyecek mi? Hesabı
sorulmayacak mı?
Asıl soru: Göz göre göre
cebindeki parayı kaybeden halkımızın hiç sesi çıkmaz mı? Ensene vurulduğunda
susup bir kenara mı çekileceksin, senin sırtından, birileri (en azından özel
halk otobüsleri ve belki de buna göz yuman birileri) paranın cebinden uçmasını Ankara
Belediyesi’nin katkısı ya da ihmali ile sağlıyor…
Bakalım, “Or’da kimse var
mı?”